
Bu bölümde karar verme sürecinin aslında zihinsel bir işlemden çok daha derin bir içsel yöneliş olduğunu konuşuyoruz.
Zihnin ilk tepkilerinin çoğu zaman sezgi değil, geçmişimizin kalıpları, korkularımız ve şartlanmalarımız olduğunu; gerçek kararın ise ancak içimizdeki o sakin, genişleten yerden doğduğunu keşfediyoruz.
Meditasyonun bu içsel sesi duyabilmekte nasıl kritik bir rol oynadığını, bedenimizin karar anında bize nasıl sinyaller verdiğini ve “doğru karar–yanlış karar” ikiliğinin aslında bir illüzyon olduğunu tartışıyoruz.