
Şairin "Felaketim olurdu, ağlardım..." dediği yerde duruyorum ve duyguların sadece hissedilmeleri için varken; onları davranış biçimlerine dönüştürmenin ne kadar yıpratıcı ve yıkıcı olabileceğini vurgulamak istiyorum. Yaşadığımızı ve hayatı hissedebilmek için sahip olduğumuz duyguları kendimizi tanıyabilmek, neyin bize iyi geldiğini, neyin iyi gelmediğini bulabilmek için yol göstericiler olarak görmemiz gerekir. Sahip olduğumuz duygular, etrafımızla iletişim kurmamız için değildir, kendimizle iletişim kurmamız, kendimizi hissedebilmemiz ve anlayabilmemiz içindir. Duygu tek başına yönetimi ele geçirdiğinde sadece felakete sebep olur, çünkü duyguda mantık yoktur, mantıksal bir sürecin sonucunda açığa çıkmış değildir. Oysaki nasıl davrandığımız düşünsel bir sürece dayanır ve mantıklıdır. Görülmeyen duygu, görülebilmek için davranışa dönüştüğünde kişi artık kendisinde değildir, kendisi gibi davranamaz olur, duygularının kölesi olur. O yüzden öfkenin bir duygu, sinirli bir insan olmanınsa görülmemiş bir duygunun davranışa dökülmüş hali olduğunu ayırd edebilmek gerekiyor. İnsan öfke duygusuna sahipken, nasıl davranacağını seçebilir ve seçmelidir de.