
Bu bölümde sosyal yaşamda taşıdığımız roller ile içsel deneyimimiz arasındaki ilişkiye bakıyorum.
Erving Goffman’ın “ön sahne–arka sahne” kavramı, modern insanın neden sürekli bir performans hâlinde olduğunu açıklarken; Carl Rogers’ın “uyumsuzluk (incongruence)” yaklaşımı, bu performansın iç dünyada nasıl bir etki yarattığını anlamamıza yardımcı oluyor.
Gündelik hayatta oynadığımız roller, benliğin yerini almaya başladığında kişi kendi deneyiminden uzaklaşabiliyor. Bu bölümde tam da bu mesafeyi, yani dışarıdaki görüntü ile içerideki his arasındaki farkı ele alıyorum.
Amaç şu soruya odaklanmak:
Toplumsal rollerin gerekliliğini kabul ederken kendi iç sesimizi nasıl koruyabiliriz?
Maskeler, roller, benlik ve modern hayatın görünmez baskıları…
Hepsi bu bölümde.