
İbn Mesud: “Efendimiz elimden tuttu, beni dağların verâsına götürdü. Bulunduğumuz yerin tepeleri çok geride kalmıştı. Efendimiz, etrafıma bir çizgi çizerek, ‘Bunun içinde dur ve ben gelinceye kadar ayrılma!’ diyerek benden uzaklaştı. -Zayıf bir rivayette ‘Ben dağlardan aşağıya koşuyor gibi, birçok karaltının Efendimiz’in etrafında hızla bir halka meydana getirdiğini gördüm.’ ifadesi de vardır.- Bir aralık ‘Acaba Resûl-i Ekrem, Havazin’in hücumuna mı uğradı? Hiç olmazsa kılıcımı çekip onlarla savaşayım.’ diye düşündüm. Fakat O’nun bana ‘Yerinden ayrılma!’ fermanı ağır bastı ve yerimde kalmaya karar verdim. Şafak sökünceye kadar da orada bekledim. Etrafta gürültüler, tarrakalar oluyordu.. sanki ben başka bir âlemde gibiydim. Efendimiz tekrar yanıma döndüğünde beni dimdik ayakta gördü ve ‘Hâlâ bekliyor musun?’ buyurdu. Ben de: ‘Yâ Resûlallah, üç ay daha beklemem gerekseydi, senin için yine beklerdim.’ deyince şöyle ferman ettiler: ‘Eğer bir lahza yerinden ayrılsaydın kıyamete kadar bir daha beni bulamazdın.’ ”