⏱ 2 Dakikada Yapay Zekâ serimin 6. bölümü yayında!
“Yapay Zekâ ve İş Hayatı: Önceliklerimizi Yeniden Düşünmek”
Bu bölümde uzun bir aradan sonra geri dönüyorum. 😊 Hem hayatımdaki değişimlerden hem de yapay zekânın iş dünyasında nasıl köklü bir dönüşüm başlattığından bahsediyorum.
📊 McKinsey’in raporuna göre, yapay zekâ kullanan çalışanların verimliliği %30 artabiliyor. Deloitte ise, rutin işlerin otomasyonla azalmasının insanlara daha yaratıcı alanlar açtığını gösteriyor.
Ama işin diğer yüzü de var: Nature’da yayımlanan bir araştırma, yapay zekânın bazen zihinsel yükü artırabileceğini ve “iş yabancılaşması” yaratabileceğini söylüyor.
🎙️ Peki bu ne anlama geliyor?
Belki de yapay zekânın en büyük etkisi, sadece üretkenliği artırmak değil. Asıl etkisi, bizi önceliklerimizi yeniden düşünmeye davet etmesi. “Benim işim ne kadar anlamlı? Ben nerede değer katıyorum?” sorularını hepimize hatırlatıyor.
Benim cevabım belli: Öğrenmeye, üretmeye ve paylaşmaya daha çok zaman ayırmak.
Peki sizin için? İşinizin hangi kısmını yapay zekâya bırakırdınız, hangisini daima kendiniz yapmak isterdiniz?
🎙️ 2 Dakikada Yapay Zeka serimin 5. bölümü yayında!
“Uzman Gibi Görünmek, Uzman Olmak Değildir”
Bu bölümde önemli ama sessiz kalan bir konuyu ele alıyorum:
Yapay zekâ, düşünme becerilerimizi elimizden alıyor olabilir mi?
📌 Norveç’te ringa balıkları, yüzyıllardır bildikleri göç yollarını unuttu.
Çünkü tecrübeli balıklar avlandı. Yani bilgelik, bir nesilde kayboldu.
📌 Klarna, 700 çalışanı yapay zekâ ile değiştirdi.
Ama 1 yıl geçmeden işe alımlara geri döndü. CEO ne dedi?
“Kalite düştü.”
Peki biz?
Bugün herkes uzman gibi yazabiliyor, içerik üretebiliyor.
Ama yazabilmekle anlamak, üretmekle yargı geliştirmek aynı şey değil.
🧠 Gerçek bilgi hâlâ zaman, çaba ve düşünce istiyor.
Bu bölümde, yapay zekâ çağında “bilgi”, “yetkinlik” ve “anlam” üzerine birlikte düşünüyoruz.
🎙️ 2 Dakikada Yapay Zeka podcast serimin 4. bölümü yayında!
Ve artık Apple Music, YouTube Music ve Spotify’da!
Bu bölümde çok ilginç ama düşündürücü bir haberi ele alıyoruz:
Google kurucularından Sergey Brin, yapay zekâdan daha iyi sonuç almak için “tehdit etmenin” işe yaradığını söyledi.
Evet, doğru duydunuz: yapay zekâyı “zorbalıkla” yönlendirmek!
Peki bu, etik mi?
Bu sadece bir oyun mu, yoksa biz insanlığın dijital zekalara karşı bile saygısızlık mı yapıyoruz?
AI’yi zorlayarak, tehdit ederek daha iyi cevap almak ne kadar doğru?
Ve daha da önemlisi… bu davranış biçimi topluma, çocuklara, eğitime nasıl yansır?
Bu bölümde hem Sergey Brin’in açıklamalarına, hem de yapay zekâ kullanımının etik boyutuna yakından bakıyoruz.
Eskiden sadece soru soruyorduk, yapay zekâ cevap veriyordu.
Şimdi?
Artık karşımızda düşünen, planlayan, araştıran ve hatta ekip gibi çalışan dijital ajanlar var.
Bu bölümde AI ajanlarının nasıl çalıştığını, eğitimde nasıl kullanıldığını ve neden sadece “yardımcı” değil, artık bir öğrenme partneri olmaya başladıklarını konuşuyoruz.
Gerçek örneklerle, sade bir dille.
Yapay zekâdan yardım almak…
Gerçekten öğrenmenin bir parçası mı, yoksa sadece modern bir kopya yöntemi mi?
Bu bölümde, yapay zekâyı nasıl kullandığımızın aslında nasıl öğrendiğimizi belirlediğini konuşuyoruz.
Bir soruyu anlamaya çalışmakla, cevabı doğrudan alıp geçmek arasında çok fark var.
Peki ya yapay zekâ sana not verseydi?
O senin ne kadar uğraştığını, neler yaşadığını anlayabilir miydi?
Cevabı bulmak güzeldir,
Ama onu anlayarak bulmak daha kıymetlidir.
Sabah gözüm yarı kapalı, kahvem elimde… Yapay zeka bana “Günaydın!” diyor.
Peki bu samimiyet mi, yoksa algoritmanın soğuk bir rutini mi?
Yapay zeka bizi anlıyor mu yoksa sadece mış gibi mi yapıyor?
2 dakikada çözmeye çalıştım. Gerisini dinleyince sen karar ver.
*Siri temsilidir. :)