
“Yaşamı anlamak için değil, hissetmek için düşünmek gerekir,” der Baker. İşte bu yüzden, onun metinleri kitaplardan taşar; sokaklarda, insanların yüz ifadelerinde, gündelik hayatın ritminde yankı bulur. O, düşünceyi akademik sınırların steril zemininden çekip alarak, sokaklara, duvarlara, hatta sigara dumanına karışmış sohbetlere taşımayı başarmıştır.
Ulus Baker’in düşüncesi, Deleuze ve Guattari gibi filozoflardan izler taşır ama hiçbir zaman bir taklit değildir. Onun yaklaşımı, özgün bir tını, derin bir nehir gibi akışkan ve devrimcidir. “Her şeyin bir söyleyecek sözü vardır,” der Baker. İnsanlar, hayvanlar, kentler, sessizlik… Düşünce, yalnızca kelimelerden ibaret değildir ona göre; düşünce, varoluşun ta kendisidir.
Baker’in kaleminde edebi bir zarafet gizlidir. “Görünmeyeni anlamaya çalışın,” diye fısıldar satır aralarından. Sıradan bir çiçek, şehirde bir apartman, hatta boş bir duvar… Baker için her şey, bize dünyayı yeniden anlamayı öğretebilir.
Bugün onun en çok hatırlanan eserlerinden biri olan Dolaylı Eyleme dönüp baktığımızda, düşüncenin yalnızca bir araç değil, bir eylem biçimi olduğunu görürüz. Felsefeyi teorinin paslı çivilerinden kurtarıp pratiğe dönüştüren bu eser, bize hayatın farklı anlamlarını kavramanın yollarını gösterir. Baker’in dili, sanki konuştuğu bir arkadaşla dertleşiyormuş gibi samimi; ama aynı zamanda derinliğiyle bir kuyu kadar ürpertici.
Ulus Baker, yalnızca düşüncenin değil, duygunun da filozofudur. Duyguların sosyolojisi üzerine düşüncelerinde, insanın yalnızca bir birey olmadığını, toplumsal bir yankının, kolektif bir melodinin parçası olduğunu hatırlatır. “Hissetmek, bilmenin başka bir biçimidir,” der Baker.
Bugün Baker’in mirasına bakarken, onun sadece bir düşünür değil, bir şair gibi yaşadığını söyleyebiliriz. Hayatı boyunca konforlu akademik dünyalardan uzak durmuş, tıpkı onun deyimiyle, “düşüncenin anarşisti” olarak yaşamıştı. Bu anarşizm, sadece bir başkaldırı değil; aynı zamanda yaşamın anlamını yeniden bulma çabasıydı.
Bu podcast’te sizlere Baker’in eserlerinden yalnızca alıntılar yapmak değil, onun bakış açısını yüreğinizde hissetmenizi sağlamak istedik. Gözlerimizi kapatıp bir an için onun dünyasına dalalım. Beton yığınları arasında saklanan bir gül, sokaklarda yankılanan kahkahalar, radyolardan yayılan eski bir melodi… İşte Ulus Baker’in felsefesi tam da burada, hayatın görünmeyen derinliklerinde saklıdır.
Dinlediğiniz için teşekkürler. Bir sonraki bölümde, başka bir düşünce okyanusunda kulaç atmak üzere buluşmak dileğiyle… “Yaşama hissetmek için bakın. Düşünmek zaten ardından gelecektir.”
Akış’ta kalın!