
“Cehalet, Mutluluktur” –
Bir günlüğüne sessizliğin içine çekilip şöyle bir düşünün:
Eğer dünyadaki acıları hiç bilmeseydiniz…
Zulüm, savaş, yoksulluk, adaletsizlik, ölüm…
Eğer bunların hiçbiri zihninizde var olmasaydı, acaba daha mutlu olur muydunuz?
Bugün sizlerle birlikte, modern düşüncenin en provokatif cümlelerinden birini masaya yatırıyoruz:
“Cehalet, mutluluktur.”
Bir başka deyişle: “Bilmemek, daha az acı çekmektir.”
Sokrates ne demişti?
“Bildiğim tek şey , hiçbir şey bilmediğimdir .”
İşte bilgi böyle bir şeydir:
İlk adımı cehaleti kabul etmektir. Ama bu kabul bir huzur değil, bir tür varoluşsal uyanış getirir.
Bilgi, insanı kendisiyle yüzleştirir.
Soru sormaya başlayan insan, artık kabuğundan çıkmıştır. Artık masum değildir.
Bilmek, insanın cennetinden kovuluşudur.
Yani bilgi, sadece mutlak bir gerçek değil; aynı zamanda kırılgan bir varlığın altına girilmemesi gereken yüküdür.
Ve işte tam da bu noktada, cehalet bir korunaklı duvar, bir yalancı cennet gibi durur.
Düşünün, Antik Yunan mitolojisinde Prometheus, tanrılardan ateşi çalıp insanlara verdiği için cezalandırılmıştır.
Ateş, burada sadece fiziksel bir sıcaklık değil; bilgidir, bilinçtir, uyanıştır.
Ve tanrılar, insanın bu bilgiyle donatılmasından korkar. Çünkü bilgi, itaatsizliğin kıvılcımıdır.
Aynı şekilde, Adem ile Havva’nın hikâyesinde de yasak elma bilgi ağacından gelir.
O elmayı yemekle birlikte, çıplaklıklarını fark ederler. Yani artık masum değildirler.
Artık “biliyor”lardır.
Bu edebi metaforlar, bilgi ile acının ne kadar iç içe olduğunu simgeler.
Ama soralım şimdi:
Gerçekten cehalet mutluluk getirir mi?
Yoksa, mutlu olanlar mı cehaletle suçlanır?
Çünkü bir insanın mutluluğu, diğerinin bilgisizliğine bağlanabilir.
Biri, savaşın, açlığın, sistemsel zulmün farkında değilse…
Onun gülümsemesi, başkasının trajedisine karşı duyarsızlıktan mı kaynaklanır?
Ya da şöyle soralım:
Bilgi, empati doğurur.
Empati, acı getirir.
Ama bu acı, daha iyi bir dünya için gerekli bir uyanış değil midir?
Bu durumda cehalet, geçici bir huzur sunar.
Ama bilgi, acıdan doğan bir bilinçtir.
Ve bilinç, bir toplumun ilerleyebilmesi için vazgeçilmezdir.
Bugün, sosyal medyada bilgi bombardımanı altındayız.
Ama aynı zamanda yüzeysel bilgi, derin düşüncenin yerini almış durumda.
İnsanlar düşünmek yerine hissetmeyi, sorgulamak yerine inanmayı tercih ediyor.
Çünkü bilgi, kararsızlık getirir.
İnanç ise netlik sunar.
Ve bu netlik, çoğu zaman mutluluk illüzyonu yaratır.
İşte burada cehalet, bir konfor alanı, bilgi ise sancılı bir büyüme süreci olarak karşımıza çıkar.
Sevgili dinleyenler,
Cehalet gerçekten mutluluk getirir mi?
Evet, kısa vadede, bilinçsiz bir hayatın yüzeyinde huzur olabilir.
Ama uzun vadede, insanın derin benliğini doyuran şey, anlamdır.
Ve anlam, her zaman kolay ve ağrısız değildir.
O halde belki şöyle diyebiliriz:
“Cehalet mutluluktur, evet. Ama bu mutluluk, uykudaki bir çocuğun rüyasından ibarettir.
Bilgi ise acı verir. Ama bu acı, uyanmanın bedelidir.”
insan, en nihayetinde hem acıyı hem anlamı taşıyabilen yegâne varlıktır.
Ve Son olarak…
Her bilgi, bir uyanış; her uyanış, bir bedeldir.
Hoşçakalın