
Kemal Sunalın bilinen yüzünden çok bilinmeyen yüzüyle sizleri tanıştıracağım Bu, onun filmlerindeki sessiz isyanın, absürt mizahın ardındaki protest felsefenin hikayesini anlatacağım
Kemal Sunal, yalnızca bir oyuncu değil, bir düşünürdü. O, gülmenin bir direniş olduğunu, mizahın sessiz bir devrim yaratabileceğini gösterdi bizlere. Şimdi onun filmlerine, satır aralarına gizlediği bu derin felsefeye birlikte bakalım.
Kemal Sunal’ın karakterlerini genelde yoksul, saf, hatta “ezik” olarak nitelendirebiliriz. Ama o “ezikliği” bir güç haline getirdi. Şimdi size filmlerinden bazı kesitler dinleticem.
100 numaralı adam , Kibar Feyzo, İnek Şaban… Her biri, bir düzen eleştirisinin farklı yüzleriydi. Şaban, köy ağalarına karşı bir çığlıktı. Feyzo, ataerkil düzenin bir başkaldırısı. Davaro, adaletin kara mizahla sorgulanışıydı. Davaro’da bir sahne var ki Anadolu da ki kan davası olaylarını mizahi şekilde böyle ele alır
Düşünün, 70’ler ve 80’ler Türkiye’sinde toplumsal eşitsizlik alenen hissediliyordu. Gerçi hala değişen bir şey yok ama orası ayrı konu neyse . İdealist sloganlarla değil, gülen bir suratla isyan eden Kemal Sunal karakterleri, halkın kendini görüp rahatladığı bir ayna görevi gördü.
Sunal’ın filmlerinde göz ardı edilen bir detay daha var ki arkadaşlar , o da onun sessizliği. Karakterleri çoğu zaman az konuşur. Çünkü onun derdi sözden çok eylemdi. Kibar Feyzo’nun köy meydanında “Ağalık kalkacak!” deyişi; ya da Süt Kardeşler’deki saf bir kahkahanın ardında aslında derin bir haksızlık eleştirisi saklıdır. O, alaycı bir dille toplumun en büyük yaralarına dokunur.
Ama Kemal Sunal’ın protest felsefesi yalnızca toplumsal değildir. O, bireyin kendi içindeki çatışmalarına da ışık tutar. Mesela, Tosun Paşa’da sınıfsal çatışmaların mizahi bir sunumu varken, Hababam Sınıfı’nda, eğitim sistemine yönelik ince bir eleştiri vardır. İdealist öğretmenle, “sisteme uyan” öğrenciler arasındaki çatışma, tam da o dönemin Türkiye’sindeki sistem eleştirisinin bir metaforudur.
Onun kahramanları, sıradan insanlardır. Ama belki de tam da bu yüzden kahramandırlar. Çünkü o, sıradanlığın içindeki olağanüstülüğü gösterir. Protestosunu ne kılıçla ne silahla yapar. O, gülüşle direnir.
Belki de Kemal Sunal’ın bize verdiği en büyük ders şuydu: İsyan etmek için sesinizi yükseltmenize gerek yok. Bazen bir kahkaha, bütün bir sistemi yıkmaya yeter.
Kemal Sunal’ın gülen yüzünde saklı olan o derin felsefeyi sizlere anlatmaya çalıştım. Onu yalnızca güldüren bir aktör olarak hatırlamayalım. Onu, güldüren ve düşündüren bir karakter olarak analım. Çünkü gülüşler, bazen gözyaşlarının en güçlü silahıdır.