
Dostoyevski’nin Suç ve Ceza romanında geçen şu söz, bugün hâlâ içimizi sarsıyor: ‘En büyük günahın, kendini yok edip kendine ihanet etmen… hem de hiç uğruna.’
Bu bölümde, kendine ihanet etmenin ne anlama geldiğini konuşuyoruz. Psikolojik, sosyolojik ve kişisel boyutlarıyla ‘hiç uğruna’ yapılan fedakârlıkların ruhu nasıl tükettiğini tartışıyoruz.
Aynı zamanda Türkiye gibi bir yerde yaşarken paranın, mantıklı seçimlerin ve hayatta kalma mücadelesinin bizi nasıl ikilemlere sürüklediğini de ele alıyoruz. Kendimize sadık kalmak mümkün mü? Yoksa bu hep bir denge oyunu mu? Gelin, birlikte düşünelim.