
Sahabe-i kiram ve tâbiîn-i izâm, yani sahabeden sonra gelen kutlu nesil, Kur’ân’ın bir hakikati adına çöller aşar ve onu öğrenmeye çalışırlardı. İmam Şa’bî, bu hususta Mesruk b. Ecda’ Hazretleri’nin başından geçen bir hâdiseyi anlatıyor: “Mesruk, Kur’ân-ı Kerim’in âyetlerinden birisinin tefsirinde tereddüt ediyordu. Âyetin mânâsını tam öğrenebilmek için Medine’den Basra’ya gitti. Soru sorduğu şahıs o âyet hakkında malumatı olmadığını söyledi ve Şam’da bulunan bir başka kişiyi tavsiye etti. Bunun üzerine Mesruk, oyalanmaksızın Şam’a doğru yola çıktı...