Fluent Fiction - Turkish:
Surviving the Storm: Unity in the Ancient City Ruins Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-11-08-08-38-20-tr Story Transcript:
Tr: Emir, Leyla ve Arda, sessizce yolda yürüyordu.
En: Emir, Leyla and Arda were walking quietly along the road.
Tr: Sonbahar rüzgarı, düşen yaprakları çıplak toprağın üstünde savuruyordu.
En: The autumn wind was sweeping the fallen leaves over the bare ground.
Tr: Ufukta, yıldırımlar eski bir şehrin iskeletini aydınlatıyordu.
En: In the horizon, lightning was illuminating the skeleton of an ancient city.
Tr: Günlerce süren yağmur ve rüzgar, dünyayı vahşi bir yere çevirmişti.
En: Days of rain and wind had transformed the world into a wild place.
Tr: Hayatta kalmak için yiyecek ve barınak bulmak artık zordu.
En: Finding food and shelter to survive was now difficult.
Tr: Emir, yolun başında yürüyordu.
En: Emir was walking at the head of the road.
Tr: O, grubunun lideriydi.
En: He was the leader of the group.
Tr: Güvenli bir yer bulmayı arzuluyordu.
En: He longed to find a safe place.
Tr: Son büyük fırtına, Türk Cumhuriyet Bayramı'nın hemen sonrasındaydı.
En: The last big storm was right after the Turkish Republic Day.
Tr: Ama kutlayacak bir şey yoktu.
En: But there was nothing to celebrate.
Tr: Yalnızca hayatta kalmak önemliydi.
En: Survival was the only thing that mattered.
Tr: Yol boyunca Emir, Leyla ve Arda, kulaklarını parlayan yıldırımların sesine vererek ilerledi.
En: Along the way, Emir, Leyla, and Arda proceeded, paying attention to the sound of the glaring lightning.
Tr: Emir, arkadaşlarına döndü.
En: Emir turned to his friends.
Tr: "Hafif seyahat etmeliyiz," dedi.
En: "We must travel light," he said.
Tr: Bazı malzemeleri geride bırakmaya karar verdi.
En: He decided to leave some supplies behind.
Tr: "Hızlı hareket etmeliyiz.
En: "We have to move quickly.
Tr: Yeni bir barınak bulmamız gerek."
En: We need to find new shelter."
Tr: Arda tereddüt etti.
En: Arda hesitated.
Tr: "Ya daha fazla ihtiyacımız olursa?"
En: "What if we need more?"
Tr: diye sordu.
En: he asked.
Tr: Emir başını salladı.
En: Emir shook his head.
Tr: "Riske atamayız.
En: "We can't take the risk.
Tr: Gelecek fırtına daha şiddetli olacak."
En: The next storm will be more severe."
Tr: Üçü, toprak yol boyunca ilerlemeye devam etti.
En: The three of them continued to advance along the dirt road.
Tr: Nihayet, eski harabeler arasında bir sığınağa ulaştılar.
En: Finally, they reached a shelter among the old ruins.
Tr: Ama içeride ışık gördüler.
En: But they saw light inside.
Tr: Emir dikkatlice içeri baktı.
En: Emir carefully peeked inside.
Tr: Sığınak zaten doluydu.
En: The shelter was already full.
Tr: "Şimdi ne olacak, Emir?"
En: "What now, Emir?"
Tr: Leyla sordu.
En: Leyla asked.
Tr: Emir derin bir nefes aldı.
En: Emir took a deep breath.
Tr: İçeri girip grubun lideriyle konuştu.
En: He went inside and talked to the group's leader.
Tr: Diğer hayatta kalanlarla pazarlık etti.
En: He negotiated with the other survivors.
Tr: Uzun tartışmalardan sonra, küçük bir köşe almayı başardılar.
En: After long discussions, they managed to secure a small corner.
Tr: Burada, diğerleriyle bir arada olabilirlerdi.
En: Here, they could be together with...