Bu bölümde, geçirgen sınırların aile, arkadaşlık ve iş ilişkilerimizde bizi nasıl yalnızlaştırabileceğini, hayır diyememenin görünmez biçimde ilişkilerimizi nasıl yıpratabileceğini, erken çocukluk döneminde başlayan psikolojik gelişimin, yetişkinlikte sınır koyabilme kapasitemizi ne kadar derinden etkilediğini ele alıyoruz.
Gerçek bir “ben” olarak özgürleşebilmek ve sevebilmek için kendi alanını korumak, ötekinin varlığını fark etmek ve ona saygı duyabilmek… Kendin ve diğerleri için “hayır” diyebilmek… Mesafe koyabilmenin iyileştirici etkisi…
Kişisel farkındalığını artırmak isteyen, sınır koymayı bir saygısızlık olarak etiketleyen zihinlere yeni bir perspektif kazandıracak 2. bölüm sizlerle.
Bu ilk bölümde, feminizmin tarihine kısa bir yolculuk yaparak bugün nasıl bir dönüşüm geçirdiğini konuşuyoruz. Erkekler ve kadınlar gerçekten eşit mi yoksa denk mi olmalı?
“Erkolar kapatılmalı” mı?
İki karşı cinsi birbirine çeken, ilişkilendiren ve bir arada tutan dinamikler neler?
İhtiyaçlar bu ilişkilerin neresinde?
Peki feminist söylemler tüm bu sorulara nasıl yaklaşıyor?
Tüm bu başlıklar üzerine ilk bölüm sizlerle!