Bu bölümde, iyiliğin pasif bir "zararsızlık" hali değil, ciddi bir özen ve bedel gerektiren bir "adalet mücadelesi" olduğunu konuşuyoruz. The Good Place ve Michel Foucault rehberliğinde; pasif bir uyum yerine, cesur ve dönüştürücü bir iyiliğin peşine düşüyoruz.
Çünkü parrhesia, bazen yapılabilecek en "rahatsız edici" iyiliktir. Bi' kabullenemediğimiz şeyleri değiştirelim. Lütfen. Elbirliği ile.
Argüman: Gerçek iyilik; sistemin karmaşıklığını anlayacak kadar entelektüel bir çaba ve bu sistemin konforlu yalanlarına çomak sokacak kadar büyük bir cesaret gerektirir.
Bir eylemin parrhesia sayılması için şu şartlar gerekir:
Hakikat: Söylenen şeyin doğru olması (kişisel sanrı değil).
Tehlike/Risk: Konuşan kişinin, bu gerçeği söylediği için bir bedel ödeme riskinin olması (işinden olma, dışlanma, hatta ölüm).
Eleştiri: Genellikle konuşanın kendinden daha güçlü bir otoriteye (krala, patrona, çoğunluğa) karşı konuşması.
Ödev: Bunu bir zorunluluk değil, ahlaki bir ödev bilinciyle yapması.
#foucault #parrhesia #etik#thegoodplace #telsefe
Ne kadar çok hata yapıyorsan, o kadar kolay affedersin. Bu bölümde affetme kapasitesi ile kişinin kendine tanıdığı hata toleransı arasındaki gizli ilişkiyi sorguluyoruz. Sorumluluk bilinci yüksek, özenli bir zihin için "hata" bir kaza mıdır, yoksa bilinçli bir tercih mi? Affetmeye gerek kalmayan bir ilişki düzeni mümkün mü?
“Bir binanın bir penceresi kırıksa ve tamir edilmiyorsa, yoldan geçenler diğer pencerelerin de kırılabileceğini düşünür. Kısa süre sonra, o binadaki tüm pencereler kırılır.”
deneyimlerimiz kendilik inşamızda ne kadar önemli? negatif bir olaya verdiğimiz yanıt ne kadar irademizle ilişkili? negatif deneyimler sonucu yaralarını, başka insanlarda yara açmadan iyileştirebilenlerle bu negatifi yayanlar arasındaki fark ne? aradaki fark pek çok şey gibi ciddi oranda genlerimiz, biraz geçmişten getirip üzerine inşa ettiğimiz biz ve biraz da sosyal bağlarımız ile mi ilişkili?ilk başta duygusal sağlamlığın temelini biraz sorguluyorum. sonra bu sağlamlığı geliştirirken nasıl değiştiğimizi incelemek istiyorum. son olarak da değer yargılarımızın yaşa göre nasıl değiştiğine bakacağım. karar alma mekanizmalarımız bu süreçlerde nasıl ve ne kadar etkileniyor? gibi soruları sırasıyla anlamak istiyorum ki nihai sorumu sorabileyim: büyüdükçe ahlaksızlaşıyor muyuz?02:11 - duygusal sağlamlık olağan mucize mi?04:42 - iyileşirken bozuluyor muyuz?06:40 - değer yargılarımız zaman içinde nasıl biçimleniyor?09:29 - kendime düşünceler :)***Bahsettiğim araştırmalar, teoriler, makaleler ve diğer şeyler:
- Kauai Boylamsal Çalışması (Werner & Smith, 1982, 2001)
- Minnesota Risk Altındaki Çocuklar Çalışması (Minnesota Study of Risk and Adaptation, 1975-)
- Travma Sonrası Büyüme (Tedeschi & Calhoun, 2004)
- Travma Sonrası Tekrarlayan Kalıplar (McNulty, 2011)- Sosyo Duygusal Seçicilik Teorisi (Carstensen et al., 1999)- Yaşlanmada Pozitiflik Etkisi (Mather and Carstensen, 2005)- Tarihin Sonu Yanılgısı (EOHI; Quoidbach, Gilbert, & Wilson, 2013)- Çerçeveleme Etkisi (Tversky and Kahneman, 1981)
Bağlanma kuramını açıklayan Evrim Ağacı makalesi:
https://evrimagaci.org/blog/john-bowlbynin-baglanma-kurami-15373
Gülcan Özer'in bağlanma kuramı üzerine videosu:https://www.youtube.com/watch?v=VsXIzsBvrRU
***ps: ben kaynakça vermeye bayılıyorum. biraz kendim tekrar baktığımda ya da o konuyla ilgili incelemek istediğimde her şeye hızlıca ulaşabileyim diye. biraz da tabii ki meraklısı olursa elinin altında olsun diye. o yüzden sitedeki her şey linkli. burada da liste olarak yer verdim.
Blog yazımın linki:
https://zenepta.com/buyudukce-ahlaksizlasiyor-muyuz/