sen evde
ben evde
birbirimize denk düştük
aklımız yer değiştirdi
birbirine gitti geldi
güzel ziyaretlerdi
biz çok güldük
(bu şehir hiç öyle gülmedi)
birlikteydik
dünyaya karşı
bahçede ya da yatakta
arada bir yıldız düşüyordu
senin gözlerinden
ben bakmaz gibi yapıyordum
halbuki…
bir de saçların ve sen
dolanırdı dudaklarına
düşüncemin ucundan
geçerken
oluşumuz bu tabii
bir yaz gecesinin habersizliği
sen sahi miydin
yoksa
bir ihtimal mi?
kahkahalarım geldiler
oturmaya
uzaktan
belki öbür dünyalardan
belki eski bir filmden
bir çay koydum
termostan
kısık bir tebessüm
iki yudumluk anı
kalbimi karıştırdı
gülüştük
içimde biraz sen unuttum
şarkılar açtı sessizliğimizi
tutuştuk
seni aklıma ve kalbime
paket yaptım
götüreyim diye
gittiğim her yere
(özleşiriz belki)
bilmem kaç defa
geliriz aynı yere
aynı ayrılığa
ilk defa gibi
kavuşmak mı?
o başka bir ihtimal
ama
bir kere tutuştuk
bitti artık
sönmedik
aklım çıktı yola
kalbim sende kaldı
ikisi de biçare
anlatıyor birbirine
insan ne anlatırsa
kendine anlatırmış
Ben seni anlatmaya başladım ya,
kendime dost oldum,
biraz da çocuk.
Susuştuk
Sonrası
Uyanıp uyanıp durdum
Bi sade kahve koydum
En sade olan en çok acıtırmış
—Summer
Bu bölümde, kısacık bir anda kurulan ama sessizlikte yankılanan bağları, cevapsız kalan duyguları ve kalbimizde büyüyen sessiz hikâyeleri konuşuyoruz. 🌿
Sessizlik her zaman yokluk mudur?
Yoksa hissettiklerimiz, karşılık bulmasa da gerçek midir?
Kalbinizde sessiz kalan ama eksilmeyen her şeye bir ses veriyoruz. 🌿
#SessizlikteKalanBağ #Podcast #Duygular #Bağlar #Bekleyiş #İçselDönüşüm
🎙️ Sessizlikte Kalan Bağ
Bazen biri hayatımıza dokunur ve sonra sessizliğe çekilir.
Peki sizce sessizlik ne anlatır?
🧩 Sessizlik...
1️⃣ Gerçek bir bağın yükünü taşıyamamaktır.
2️⃣ Hiçbir zaman düşündüğümüz kadar derin olmamıştır.
3️⃣ Kendi içinde bir cevap ve kapanıştır.
4️⃣ Başka bir sebebin sessiz ifadesidir.
Siz ne düşünüyorsunuz? 🌿
Bu bölümde, sessizliğin ardında kalan duyguları ve kendi hikâyemizi nasıl onurlandırabileceğimizi konuşuyoruz.
Bu bölüm, yazmakla yaşamak arasındaki o ince çizgide kaybolmuş bir ruhun iç sesi.
Kalabalığın ortasında bir yalnızlık, kahvenin dibinde bir nefes.
Bir kadının, bir insanın hem kendine hem dünyaya karşı içten gelen, filtresiz bir akışı bu.
“Ölemiyorum ama yaşayamıyorum da,” diyor.
Yazmak tek çözüm gibi.
İçimizden hiç kimsenin yüksek sesle söylemediği cümleleri duyacaksın bu bölümde.
Belki kendinden kaçarken kendini yakalayacaksın.
🎙️ Anket Başlığı:
“Yazmak mı yaşamak mı?”
📊 Soru:
Kendine en çok ne zaman yaklaşıyorsun?
🔘 Yazarken, çünkü kelimeler içimde olanı anlatabiliyor.
🔘 Yaşarken, ama gerçekten yaşadığımda.
🔘 Kaçarken, çünkü o an içimden gelen her şey dürüst.
🔘 Bilmiyorum, ama hissettiklerim hep bir şey söylüyor.
Eğer Her Şey Mümkünse, Neden Hiçbir Şeye İnanasın?
(Belki de mucize senin inatla görmediğin sıradanlıktır.)
“%0 Sandığın Her Şey, Ya %100'e Çok Yakınsa:”
Her gün itinayla üzerinden defalarca geçtiğim kendim. Fotoğraflarıma bayılıyorum. Anda kalan cümlelerim bir koşu gözlerime doluşuyor birer birer. Saygısızca. Gözlerim direndikçe anıya, çeki düzen veriyorlar, sırayla geliyorlar. Koşuşturmadan. Zihnimin mastürbasyon yapma sitili. İdmanı unutmamak için. Zevkli hatırlamak. Fotoğraflar, fotoğrafta olmayanlara çağrı. Göremediklerinin, gizlice bildiklerinin, gizlice ifşası. Bağıra bağıra. Duyan yok. Ah!
Unutanlara kılım. Anda kalamayan tipler bunlar derdi; Watts duysaydı bu serzenişimi. Hayat anda gizli desem; s.kme şimdi beynimi bu nanelerle derler. Ne manaysa.
Anda yaşadığını hatırlamıyorsan yaşamış sayma kendini. Belki sadece Yalancı Bahar çekimi. Hakkın var ama. İnkar, sağ koluna girmiş bir o yana bir buyana sallandırıyor seni. Kafası güzel. Ağzında “Hatırlamıyorum” şarkısı, belly dance tadında adımları. Bu da hayat ama işte bi belki sana güzel. Yakalım kitapları. Susturalım şairleri. Banksy zaten kendini gizlemelerde.
Entellektüel zekasını mastürbasyon niyetine çalıştıranlara da ayrıca kılım. Ama anlarım. Okul sıralarında sayfalarca eser eser ezberletip hem kafa hem gelecek siken hoca kılıklılardan kalma bir alışkanlık; tövbe belki de çaresizce öğrenilmişlik olsa gerek. Hak yemeyelim. Ana babasını mahkemeye veren çocuğun ana babası gibi savunurum onları onların yerine. “Bize böyle öğretildi hakim bey!” Anlarım. Ama kılım. Hissetmeden entellektüel olamazsın. Ama caka satarsın şişme bebek sikenlere. Tatlım! Bazıları sadece şişme bebek sikmeli tabii mümkünse bir dahaki yaşam döngüsüne kadar.
Sevişmenin en vahşisini seversen yaşarsın.
Banksy 29 Mayıs da Toronto’ da. Sergisi yani. Gidin. Gidin de bi’ sıçsın ağzınıza. Kızma ya! İyi manada. :)
Arzularının gerçek sebebini nasıl keşfedebilirsin? Hayat gerçekten çok kolay olabilir mi? Inanmak neden yeterli değil?
Hayaller hayatlar diye diye tükettik kendimizi. Hayal hayatın provasıdır ve sahiplenip sahneye koyduğunda gerçek olur. Hayallerin gerçek olması için tek yetkili merci sensin.
Anlatamıyorum.
Anlamıyorsun.
Yanlış anlıyorsun.
Anlaşılmıyorum.
Duyuramıyorum kendimi.
Yanlış anlaşılıyorum.
Ben de anlamıyorum.
Yanlış mı ifade ediyorum?
Peki... neden?
Belki de herkes kendi yankısını dinliyor.Belki de dinlemek, duymaktan başka bir şey.Ya da... belki de biz, hiç kelimelerle anlaşılacak insanlar değiliz.
Hayatın anlamına varıp hayata dönenlerle,
hayatın anlamsızlığına kanaat getirip hayata küsenler arasında
hiçbir gerçek fark ya da mesafe yoktur.
Çünkü hayata dönen, tekrar küsmeye ne kadar yakınsa…
Hayata küsen de, yeniden dönmeye o kadar yakındır.
12.12.2022'ye ithafen. Tatlı bir 32 olma hali.
Kendine dönmek için bir bahane daha.
Kutlama var, sorgulama var.
Kapanan döngüler, açılan kapılar…
Dilekler mi, niyetler mi, yoksa sadece gerçekler mi?
Hadi, bu sefer kendimizi dinleyelim.
Korkularımız var, korkuyoruz, adım atamıyoruz, ama adım atmak istiyoruz. Sonra risk var, bilinmezlik var, güvende olma ihtiyacı var, bir de hayatı yaşamak var. Hayatı yaşamanın cesaretle ilgisi ne. Risk almak nerde. Neden korkusuz olmaya ihtiyacımız var, hayattın tadını çıkarmak için. Macera duygusu nerde mesela. Deneyim... Hadi konuşalım, Kemal'leyim.
Mutluluk nedir gerçekten? Seninle bağı nedir? Sonuna kadar dinlemeli bu bölümü, bir sırrım var mutluluğa çok yakın!
Şefkat ve acımanın farkı nedir? Acıma öfke sebebi mi? Şefkatsiz sevgi olur mu? 2014 yılının bana en güzel hediyesi Kemal'le beraberiz bu bölümde.
Kendi ölümünden sorumlu olmak ne demek?
Yaşamından sorumlu olmakla aynı şey olabilir mi?
Neden ölümden korkuyoruz — ve neden her gün dilimizdeyken bile yaklaşamıyoruz ona, dikkatlice dinlemek için?
Oysa belki de varlığımızın sebebi orada saklıdır.
Bu bölümde konuğum Berkant’tı. “U’nun Ortası”ndan seslenen biri olarak farklı bakış açılarını harmanladık, biraz da hayatın kendisine yakından baktık.
Kaybolmuş Hissedenlere Güzel Bir Haber: Zor o iş :)
Bugün kaybolmuş hissediyorum… Tanıdık bir his.
Kendimi bulmak istiyor muyum, emin değilim.
Şüpheli hareketlerim var çünkü.
Kendimi kaybediyor gibiyim. Hem de bile isteye.
Ama bir şey soruyorum kendime:
Kaybolduğumu biliyorsam… gerçekten kaybolmuş olur muyum?
Sigarayı bırakamıyorum, diyet yapamıyorum, asla planlarıma sadık kalamıyorum, düzenli spora gidemiyorum, kitap okuma alışkanlığı edinemiyorum, sürekli erteliyorum... Neden? Çünkü bu detayı kaçırıyorsun. Çünkü Hiç Böyle Düşünmemiştin... Hadi! Gel!
Kaçmak, ertelemek, yüzleşmemek, hazır hissetmemek, kendine güvenmemek, başaramama korkusu…
Kendine ya da başkalarına mahcup olma endişesi.
Farkında olmak zor bir tık.
Çünkü farkındalık harekete geçmeyi gerektirir.
Ve hareket, değişimi.
Değişime iraden eşlik etmiyorsa,
Kendini sevmemeye başlıyorsun.
İçindeki yaşam enerjisi yavaş yavaş sönüyor.
Çünkü duygusal yaralanmaların yeterince hızlı iyileşemiyor.
Ve şimdi sıkıştın.
Bir kısır döngünün tam ortasındasın.
Eğer bir şey yapmazsan, daha da kötüye gidecek.
Hadi! Gel benimle!
Çünkü haklısın:
Hayatta hiçbir şey bu kadar zor olmamalı
Dünyaya yeniden geldin diyelim…
Hani hep sorarlar ya: “Yeniden doğsan ne yapardın?”
Ne de lafügüzaf aslında!
Bir içten "keşke" salar içine,
Bir iç çekiş döner nefesine,
Ve koca bir hesaplaşma çöreklenir zihnine.
Sıkışırsın, kalırsın.
Hiç gitme oralara.
Gel, içindeki zaman tüneline bir selam çakalım. 😉
Kendine inanıyorsun. Bugüne kadar çok şey başardın. Hatırladın mı? Evet! Aynen. O sensin. Haklısın. Peki neden bu endişen? Çevrene değil aslında kendine yetmiyorsun. Doğru mu? Yeah! Bu kötü bir şey mi? Hayır. Hiç değil. Sadece bu durumun kendinle arana girmesine izin veriyorsun. Verme. Hiç robot dünyası hakkında düşündün mü? İnsanlar da robotlar gibidir. Daima daha iyi sürümleri vardır, geliştirilir. v1, v2, v3 ... Aslında yetersiz değilsin sadece kendinin yeni bir versiyonuna ihtiyacın var. Son sürüm. Şimdilik!? Hepsi bu. Kendini dinle ve kendinden iyisi kendini yarat. Ben mi? Ben de sizden biriyim. Senin gibiyim, bizim gibiyim. Hadi! Gel! Yeni versiyonlarımızı yaratalım. Ama önce! Gülümse!:)